Page 127 - 8. SINIF ÇALIŞMA KİTABI - 2
P. 127

18. Öyküleme ve betimleme sıklıkla birbirine karıştırılan iki kavramdır. Betimleme, durağan bir fotoğraf karesini anlatırken öy-
        küleme, videodaki gibi hareket halindeki varlıkları süreç halinde anlatır.
        Verilen bilgiye göre hangisinde farklı bir kavram örneklendirilmiştir?


        A) Otobüsten en son inen hasta karısını sırtında taşıyan köylü, doğruca hana girer ve duvarın dibini boydan boya kaplayan
           tahta kerevetlerden birisine karısını oturtur. Su getirip karısının yüzünü yıkar, bir iki lokma bir şey yer diye. Ama kadın
           kerevete uzanır ve “ Sen ye, benim hiç iştahım yok.” der.
        B) Han, dikdörtgen bir oda. Epeyce büyük olduğundan birkaç tomruk ile tavana destek verilmiş. Tavan tahtaları, duvarlar
           yılların isiyle, dumanıyla kapkara. Duvarlardan birinde sararıp solmuş bir BCG aşısı afişi, ötekinde kirli bir ayna. Aynanın
           yanında Mareşal Fevzi Çakmak’ın çerçeveli bir fotoğrafı.
        C) Kapının karşısına gelen duvarın önü mutfak. Yani bir ocak, bir büyükçe kuzineli soba, sobanın üzerinde iki büyük yemek
           tenceresi, çay demliği, raflarda bakır kaplar, su küpü, testiler, bir yanda el yıkamak için bir lavabo, üzerinde musluklu gaz
           tenekesinden yapılıp duvara raptedilmiş su haznesi…
        D) Köşede tahta bir tezgâh ve bu tezgâha doksan derece dayanmış başka bir tezgâh duvarın önünü kesiyor. O duvar da
           yarı yarıya rafla kaplı. Orak, tırpan, urgan, DDT sandığı bir nevi ufak çaplı nalburiye. Onlara bitişik raflarda manifatura,
           kaput bezi, basma topları, yazmalar, tülbentler…


     19. Geçip gitmiş olsa da zaman, gitmiyor kalbimizden o güzel çocukluk yıllarından geriye kalan. Unuttuk mu? Çocuktuk ve her
        şeyin çılgın, oyuna gelir bir tarafı vardı o zaman! Kâğıt parçalarını kat kat katlar; kâğıttan uçaklar, kayıklar, kuşlar, patlan-
        gaçlar yapardık. O kâğıttan uçakları atar, havada kuşlar gibi süzülüp gitmelerini izlerdik. Su birikintilerinde yüzdürürdük boy
        boy kayıkları, sudaki aksimizden gökyüzüne bakardık. Kuşlarımızı gökyüzünün kuşlarına ekler, sevinir, coşardık. Birkaç
        parça kâğıttan, bir dünya çıkarırdık, bir sürü tadına doyulmaz oyun... Şimdi yeni zamanlarda, anlayamadığımız, bilemedi-
        ğimiz, adını koyamadığımız bir oyunsuzluğu oynuyor çocuklar. Parmaklarını tuşlarla kelepçeliyor, gözlerini ekranlarla kilitli-
        yorlar. Başkalarınca tasarlanmış, tarifi yapılmış, içine kılavuzu konmuş paket eğlencelerin ellerine teslim ettik çocuklarımızı.
        Büyüyorlar, büyüyecekler ardı ardına... Ve çocuklarımıza reva gördüğümüz bu oyunsuzluk, herkesi saran bir hayatsızlık
        olarak çıkacak karşımıza!

        Bu parçanın yazarıyla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?


        A) Yazar mutlu bir çocukluk geçirdiği için eski günlere özlem duymaktadır.
        B) Günümüz çocuklarının kendi hayal güçlerini kullanamamalarına üzülmektedir.
        C) Eskiyle yeniyi kıyaslayıp günümüz çocuklarının oyuncak ve oyunlarına imrenmektedir.
        D) Çocukların oyun oynamasının gelecekte herkesi etkileyen sonuçları olacağını belirtilmektedir.




     20. İnsanlarla geçinmeyi kolaylaştıran önemli bir nokta, onların duygularını anlamaya gayret göstermektir. Kendimizi onun
        yerine koyabilmek, her daim mantığımızla hareket etmekten daha iyidir. İnsanın mantığıyla beraber bir de duygu dünyası
        vardır. Ama çoğu zaman karşımızdakini mantığımızla yargılar, duyguları pek hesaba katmayız. Hâlbuki sağlıklı davranışla-
        rın temelinde duygu ve düşünce ortaklığı bulunmaktadır.

        Yazar bu metinde insanlarla iyi geçinmek için neyin öneminden bahsetmektedir?

        A) İyi bir dinleyici olmak
        B) Ön yargılardan uzaklaşmak
        C) Kavgacı tutumdan kaçınmak
        D) Aynı duyguyu hissederek  yaklaşmak




                                                          120
   122   123   124   125   126   127   128   129   130   131   132