Page 109 - 8. SINIF ÇALIŞMA KİTABI - 3
P. 109
43. Sizin için günün en iyi saati hangi saattir, hiç düşündünüz mü? Şair tabiatlı olanlar akşam saatlerini severler. Güneşin batışı
insana tuhaf bir hüzün verir. En çok kendi kendimizle kaldığımız saatler, giden günün arkasından gecenin ağır ağır geldiği
daha doğrusu gündüzlerin bizleri gecelere devrettiği o saatlerdir. Kuşlar o saatlerde neden telaşlıdır pek bilinmez ama tabiat
yavaş yavaş durulur, etrafla beraber insanın ruhuna da bir sessizlik çöker. Sonra gece, o uçsuz bucaksız gece kendi hayatını
sürmeye başlar. Yemek düşkünleri de öğle saatlerini severler. Dünya nimetlerinin lezzetlerine kendilerini kaptırmış olanlar
öğle vaktinin gelmesini iple çekerler. Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı hiçbir gece uykusunda bulunmaz. Ama
yaş ilerledikçe insanlar sabah saatlerini sever olurlar. Dünyayı sabahın saat beşinde, kurtlar kuşlar henüz uyanmadan, tabiat
daha mahmurken seyretmek ancak o yaşlarda tadına varılan zevklerdendir. Sizin için günün hangi saati iyidir, buradan bir şey
söyleyemem ama bana sorsalar saatlerin en iyisi ne akşam saatidir ne öğle saati ne de sabah saati. İnsanlar için en iyi saat
muhakkak ki şu ne zaman geldiği pek bilinmeyen adına ‘eşref saat’ dediğimiz saattir.
Şevket RADO
Bu metinden aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) İnsan, yaşı ilerledikçe hayattan keyif almamaya başlar.
B) Şiir yazmak için en uygun zaman, gece saatleridir.
C) İnsanlar, günün en iyi saati konusunda farklı düşüncelere sahiptir.
D) İnsan kendisiyle baş başa kaldığı saatlerde mutluluğa ulaşır.
44. “Sönmek” sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde “Oynadığı takımda attığı gollerle parlamış, takımına şampiyonluk
yolunda önemli katkıda bulunmuştu.” cümlesindeki “parlamak” sözcüğünün zıt anlamlısı olarak kullanılmıştır?
A) Sobadaki odun bitince soba söndü.
B) Evdeki lambalar sönünce derin bir uykuya daldı.
C) Kızdığı adamın yüzündeki gülümsemeyi görünce siniri birden söndü.
D) Sosyal medyada meşhur olan çocuk bir anda söndü.
45. Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş; kendisi de pencereye oturmuştu. Kayayı,
denetimden dönecek olan çok güvendiği vezirinin kaldıracağını düşünmüştü. Ancak vezir kayayı gördü, istifini bozmadı. Kral,
biraz bozulmuştu ama sonucu da merak ediyordu. Bu yüzden hiç sesini çıkarmadı. Sonra ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü
kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Hatta pek çoğu kralı yüksek sesle
eleştirdi. Koskoca kral, saray yolundaki şu kayayı nasıl kaldırtmaz, diye düşündüler. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve
ve sebze getiriyordu. Kayayı görünce sırtındaki küfeyi yere indirip iki eli ile kayaya sarıldı ve kayayı ıkına ıkına itmeye başladı. Kan
ter içinde kaldı ama sonunda kayayı yolun kenarına itmeyi başardı. Adam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki kayanın eski
yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı, kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde: “Bu altınlar kayayı yoldan çeken
kişiye aittir.” Köylü, iyiliğinin karşılığını almıştı. Önüne çıkan bu kayayı kaldırmasa bir kese altını olmayacaktı. İşte hayatımızda
da böyle dönüm noktaları vardır. Önümüze çıkan engelleri aşmak için her zaman gayret göstermeliyiz ki karşılığını alabilelim.
Bu metinde asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sorumluluk sahibi her insan önüne çıkan engelleri aşar.
B) Karşılık beklemeden yapılan iyilik en büyük iyiliktir.
C) Başarılı olmanın yolu dürüstlükten geçer.
D) Engeller, yaşam koşullarımızı iyileştirecek bir fırsattır.
102