Page 14 - 8. SINIF ÇALIŞMA KİTABI - 2
P. 14
10. Bastırma Yadsıma Bedenselleştirme Polyannacılık
İnkâr demektir. Var
Unutmak demektir. Kişi olan duygu, düşünce Bir problem durumunda Sonuç kötü olsa bile
her şeyin iyi yönünü
kişi, hasta olmadığı
yapmak istemediği bir ya da durumu yok hâlde bedeninde bir görmektir. Örneğin
şeyi unutur. Örneğin saymaktır. Örneğin hastalık olduğunu otobüsü kaçıran birinin
bir çocuk, kitaplığını yeni aldığı telefonu
“Olsun, belki başıma
düzenlemeyi istemiyorsa bozulunca kişi, telefonu düşünür. Örneğin kişinin kötü bir şey gelecekti.”
hiçbir şey olmadığı
unutur. hâlâ bozulmamış gibi hâlde karnı ağrır. demesi.
davranır.
Aşağıdaki örneklerden hangisi yukarıda verilen kavramlardan herhangi biriyle ilişkilendirilemez?
A) Ali’nin, niçin spor yapmadığını soranlara “Hiç kimse yapmıyor.” demesi
B) Zeynep’in, ayakkabısının yırtıldığını görünce “Zaten yenisini almayı düşünüyordum.” demesi
C) Ayşe’nin, kendisine çok zor geldiği için kıyafetlerini dolabına asmayı sürekli unutması
D) İşe her gün geç kalan Sami Bey’in, geç kaldığını kabul etmemesi
11. Olay hikâyeleri, bir olay merkezinde gelişen ve sonuçlanan hikâyelerdir. Bu tür hikâyelerde merak unsuru ön
plandadır. Durum hikâyeleri ise olay anlatımına dayanmayan, günlük yaşamın bir kesitinin ele alındığı hikâyelerdir.
Merak ve heyecandan çok, duygu ve hayallere yer verilir.
Bu açıklamaya göre aşağıdakilerden hangisi olay hikâyesi değildir?
A) Büyük, geniş bir yoldan geçiyorduk. Kenarda, yıkılmış bir duvarın temelleri vardı. Birdenbire karşıdan iri, kara
bir köpek çıktı. Koşarak geliyordu. Arkasındaki adamlar bize “Kaçın, kaçın!” diye bağırdılar. Korktuk, şaşırdık.
Öylece kalakaldık. Evvela ben biraz kendimi toparlayarak “Aman kaçalım!..” dedim.
B) Soldaki beyaz köşkün çatısı üstünde menekşe rengi ne çalan, derin bir fecir açılıyordu. Kalbim hızlı hızlı atmaya
başladı. Yıllar vardı ki güneşin doğuşunu görmemiştim. Gözüm, erguvan rengi gökte asılı hâlde giyindim. Aşağı
inerken, daima öğleden iki üç saat evvel uyandığımı bilen uşağıma rast geldim. Zavallı şaşırdı.
-Kahvenizi içmeyecek misiniz, dedi.
-İstemem Mehmet, acele işim var, dedim.
C) Ertesi yıl annem, yine İstanbul’a gitti. Biz yalnız kaldık. Hasan’a ahır hâlâ yasaktı. Geceleri bana atların ne
yaptıklarını, tayların büyüyüp büyümediğini sorardı. Bir gün birdenbire hastalandı. Kasabaya at gönderildi.
Doktor geldi. “Kuşpalazı” dedi. Çiftlikteki köylü kadınlar eve üşüştüler.
D) Tik, tak, tik, tak, tik, tak… Benim disiplinli kol saatim… Saniyenin dakikaları ileri sürdüğü, dakikaların saatleri
ittiği, ne günler geçirmiş kol saatim! Kadranında beyaz, süt beyazı bir renk; ceylan derisi, koyu mu
koyu kayışın kim bilir kimlerin elinden geçti! Hangi fabrikanın işleyişinden, hangi işçinin alın terinden geldin bana.
Şimdi elim şakaklarımda. Tik, tak, tik, tak, tik, tak… Bir odanın yapayalnızlığında seninle konuşuyorum.
7